“Üniversitemizin akredite edilmesi, diploma değerini artırıyor”

İstanbul Arel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ergül Berber, moleküler biyoloji ve genetiğe dair soruları yanıtladı. Moleküler biyoloji ve genetik alanının genleri, kalıtımı ve canlılar arasındaki çeşitliliğin genetiğini moleküler düzeyde araştıran bir bilim dalı olduğunu söyleyen Berber, yeni çalışmalar neticesinde kanserin korkutucu bir hastalık olmaktan çıkacağını belirtiyor. Prof. Dr. Ergül Berber, İstanbul Arel Üniversitesi’nin YÖKAK tarafından akredite edilmesinin diplomanın değerini artırdığını belirtirken Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü hakkında da ArelRepost’a açıklamalarda bulundu.

Moleküler biyoloji ve genetik alanına olan ilgi, pandemiyle de birlikte giderek artmakta. Bu ilgi artışının kaynağı sizce nedir?

Pandemi ile birlikte moleküler biyolojiye olan ilgi daha da görünür oldu. Covid-19 gibi sağlık sorunlarında hastalığa tedbir alabilmek veya tedavi geliştirebilmek için öncelikle hastalığa neden olan moleküler mekanizmanın anlaşılması gerekiyor. Virüsün hücreleri hangi moleküler etkileşim ile enfekte ettiği analiz edildikten sonra aşı geliştirilmesi, tedavi edici ilaç geliştirilmesi moleküler çalışmalar ile gerçekleşebiliyor.

Moleküler biyoloji ve genetik alanının birbiriyle nasıl bir ilişkisi bulunuyor?

Moleküler biyoloji ve genetik aslında tek bir alan. Genetik bilimi, organizmaların özelliklerini belirleyen genleri ve genlerin nesillerden nesillere geçişini inceleyen, dünyada var olan canlıların çeşitliliğini araştıran bir bilim dalıdır. Moleküler biyoloji ise hücrede genler tarafından üretilen protein gibi moleküllerin yapısını, fonksiyonunu ve birbirleri ile etkileşimini inceleyen bir bilim dalıdır. Moleküler biyoloji ve genetik bu iki bilim dalının birleştiği genleri, gen ürünlerini, kalıtımı, canlılar arasındaki çeşitliliğin genetiğini moleküler düzeyde araştıran bilim dalıdır.

 

Özellikle kanser, immünoloji gibi araştırma konularındaki gelişmelerin başını moleküler biyoloji ve genetik alanı çekiyor. Gelecekte bu araştırma alanlarında ne gibi gelişmeler bizi bekliyor? Yakın bir tarihte kanser korkutucu bir hastalık olmaktan çıkabilir mi?

Kanserin moleküler patolojisinin araştırılmasına yönelik çok yönlü çalışmalar yürütülüyor. Tüm bu çalışmalar, kanserin moleküler patolojisinin ve genetik mekanizmasının daha iyi anlaşılmasına ve daha kolay kesin tanı konulmasına, daha etkin tedavi edici ilaçların ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkı yapıyor. Bu çalışmalar ile kanser korkutucu bir hastalık olmaktan çıkıyor diyebiliriz.

Moleküler biyoloji ve genetik alanının yaptığı araştırmalar sonucu stresin, biyolojik saatimizi ilerlettiği ortaya koyuldu. Biyolojik saat nedir ve stres, biyolojik saatimize nasıl doğrudan etki edebiliyor?

Biyolojik saat, bitkiler de dahil tüm canlıların sahip olduğu iç saat olarak da isimlendirilen 24 saatlik bir döngüdür. Fiziksel ve mental davranışlarımız bu 24 saatlik döngüde düzenlenmektedir. Örneğin uyumamız ve uyanmamız biyolojik saat ile belirleniyor. Bu saat güneş ışığı, sıcaklık gibi çevresel faktörlerden etkilenebilir. Örneğin hava karanlık olduğunda uyuruz, aydınlık olduğunda uyanırız. Vücuttaki her dokuda biyolojik saat bulunur. Biyolojik saatler beyinde bulunan ana saat ile kontrol edilir. Ana saat, biyolojik saat fonksiyonunu gen ürünü olan çeşitli proteinler ve hücre içinde sinyal iletimi ile kontrol eder. Stres vücutta çeşitli etkiler oluşturabilen bir faktördür. Son yıllarda yapılan araştırmalar stresin hücre içinde eIF2alpha proteini aracılığı ile biyolojik saatin hızlanmasına neden olduğunu gösteriyor.

 

Hemofili ve Von Willebrand hastalıklarına dair yaptığınız çalışmanızda hastalıkların yanı sıra bu hastalıkları etkileyebilecek sosyo-kültürel nedenler olduğunu da belirtiyorsunuz. Bu hastalıkları ve dolaylı da olsa hastalığa etkisi olan sosyo-kültürel nedenleri açıklayabilir misiniz?

Hemofili ve Von Willebrand hastalıkları kalıtsal kanamalı hastalıklardır. Bu hastalıklar genetik olduğu için hayat boyu tedavi gerektirir. Hem hastalara hem de ailelere ekonomik ve psikolojik yük getirir. Hemofili ile ilişkilendirilen genler x kromozomu üzerinde bulunması nedeniyle x’e bağlı kalıtım gösterir. Kalıtım modeli x’e bağlı çekinik olduğu için yalnızca erkeklerde görülen bir hastalık olup kadınlarda ise taşıyıcı olarak bulunur. Hemofili hastası bir babanın kızı zorunlu taşıyıcıdır. Hastalık, x’e bağlı çekinik kalıtıldığı için taşıyıcı bir anneden oğula geçer. Ancak bazı kültürlerde anne suçlanabilmektedir. Taşıyıcı annenin aslında mutasyonlu geni babadan aldığı gerçeği konusunda bu toplumlarda çok farkındalık olmadığı için anneler suçlanarak aile içinde sorunlar yaşanabilmektedir. Bu hastalıklar ile başa çıkmada ailesel hemofili hikayesi olan ailelerde akraba evliliklerinin mümkünse olmaması ve ailelerin hastalığın genetik kalıtımı hakkında bilgilendirilmeleri önem taşımaktadır. Von Willebrand hastalığı hem erkek hem de kadınlarda görünen kalıtsal kanamalı bir hastalıktır. Kadınlarda uzun süren menoraji, hastalığın en önemli belirtilerindendir. Ancak toplumlarda kadınlar uzun süren menorajiyi “annem de böyleydi” diyerek kabullendikleri için toplumda bu hastalığa sahip kadınlar çoğu zaman tanımlanmamış oluyor. Von Willebrand hastalığının tanısının konulması, toplumda hastalıkla mücadelede önem taşımaktadır.

Üniversitemizde İngilizce olarak eğitim veren Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünün araştırma alanları nelerdir? Spesifik araştırma alanları bulunuyor mu?

Bölümümüzde genetik hastalıkların moleküler patolojisinin araştırılmasına yönelik araştırmalar yapılıyor. Şu anda yaptığımız araştırmada Hemofili B hastalarında mutasyonların tespit edilmesi ve bu mutasyonların hastalığa nasıl neden olduğunu moleküler simülasyon ve hücre kültürü çalışmaları ile analiz ediyoruz. Ayrıca bölümümüzün yenilenen kadrosunun araştırma alanları arasında bitki genetiği, biyoinformatik ve kanser moleküler biyolojisi bulunmaktadır.

 

Okulumuzda nasıl laboratuvar çalışmaları yapılıyor? Bu çalışmalarda elde edilen çıktıların öğrencilere nasıl katkıları bulunuyor?

Lisans öğrencilerimiz TÜBİTAK 2209-A projelerine katılıyor. Bizim danışmanlığımızda bir araştırma projesini, bölümümüzün laboratuvar alt yapısını kullanarak yürütebiliyor. Bizim araştırma projelerimizde deneysel çalışmaları yapabiliyorlar. Örneğin 2. sınıf öğrencimiz hemofili hastalarında tespit edilen mutasyonların moleküler simülasyon çalışmasında tekniği öğrenerek yer almıştır.

Bir Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencisi, mezun olduktan sonra hangi kariyer fırsatlarına sahip olabilir?

Yüksek lisans ve doktora yaparak akademik kariyer sahibi olabilirler. Alanda araştırmalara katılarak yeni çalışmalar geliştirebilirler. Ayrıca biyoteknoloji firmalarında, tüp bebek merkezlerinde, genetik tanı merkezlerinde ve TÜBİTAK mini kurumlarında da kariyer sahibi olabilirler.

 

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü okumak isteyen öğrenciler neden İstanbul Arel Üniversitesi’ni tercih etmeli? Okulumuzun bu alandaki avantajları nelerdir?

Bence öğrenciler kesinlikle İstanbul Arel Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünü tercih etmeli. Çünkü öğrenci odaklı bir bölümüz. Öğrencilerimizin her biri ile yakından ilgileniyoruz. Sadece öğrenciler ile değil, mezunlarımız ile de yakın ilişki halindeyiz. Onların akademik ve sosyal ihtiyaçlarında her zaman yanlarındayız. Bölümün eğitim dilinin İngilizce olması bölümü tercih etmeleri için en önemli sebep. Burada dört yıl boyunca aldıkları İngilizce eğitim, onlara dünyanın kapısını açmaktadır. Çift anadal ve yandal anlaşmalarımız ile öğrencilerimiz alan dışı yetkinlikler kazanabiliyorlar. Örneğin Beslenme ve Diyetetik ve Psikoloji bölümleri ile çift anadal programlarımız var. Öğrencilerimiz aynı anda iki farklı diploma ile mezun olup farklı alanlarda da kariyer edinebiliyorlar. Erasmus anlaşmamız olan üniversitelere gidip okuyabilir, staj hareketliliğinden faydalanabilirler. TÜBİTAK 2209-A projesinde bir projeyi bağımsız olarak yazıp, yürütebilir ve bir araştırma deneyimi kazanabilirler. Ayrıca üniversitemizin YÖKAK tarafından akredite edilmesi de öğrencilerimizin diplomalarının değerini artırıyor.