Kültür dergiciliğinde “baskı” krizi

2006 yılında yayın hayatına başlayan Notos, birçok edebiyat okurunun dikkatini çekmeyi başarmış uzun soluklu bir dergi. Gelenekselliğin dışında ve popüler kültürün uzağında duran bir yayıncılık anlayışına sahip olan Notos, iki ayda bir basılıyor. Ağırlıklı olarak öyküler yayınlasa da diğer yazı türlerine de yer veriyor. Okur kitlesi güçlü olmasına rağmen döviz krizi ve kâğıt tedarikinde yaşanan sorunlar karşısında ayakta kalma mücadelesi veren Notos, geçen Şubat sayısını ilk kez çıkaramadı. Notos’un kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni olan yayıncı, eleştirmen ve yazar Semih Gümüş ile İstanbul Arel Üniversitesi Haber Ajansı’ndan Tuğba Tura konuştu.

Haber: Tuğba Tura

Notos kendi yayın tarihinde ilk defa Şubat sayısını iki ay gecikmeli olarak Mart ayında basabildi. Bu süreçte neler yaşandı, ekonomik kriz aşıldı mı yoksa etkileri devam ediyor mu, Notos’u ve yayın dünyasını neler bekliyor?

Evet, son zamanlarda yaşadığımız olağanüstü döviz krizi ve yüksek enflasyon kitap ve dergi yayıncılığının giderlerini düpedüz uçurdu. Yalnızca son iki ayda kâğıt fiyatlarında yüzde 170 dolayında bir artış oldu. Kâğıt artık maliyetler içindeki en yüksek paya sahip. Notos Kitap bir yana, ben büyük yayınevlerine bakıyorum, onların da her ay yayımladıkları kitapların sayısını çok azalttıklarını görüyorum. Kaçınılmaz bir durum bu. Son iki yılda yayımlanan kitapların toplam adedi, yaklaşık yüzde 40’a yakın azalmış. Bu çok büyük bir gerileme. Sorun ciddi. Üstelik 14 liralık dolar, 16 liralık Euro ile yabancı kitapların yayın haklarını almak da zor, hatta olanaksız hâle geldi. Gidiş böyle, kötü, tehlikeli, ülkenin kültür hayatında büyük gerileme demek. Kısacası, Notos’un içine düşmek üzere olduğu nakit çıkmazını rahatlatmak için dergimizin bir sayısını atlamaya karar verdik. Ve bu kararımızın bugün doğru olduğunu görüyoruz. Sorun kalıcı olarak çözüldü mü, bunu söylemek için erken ama Notos yoluna devam ediyor.

 

Notos’un Şubat sayısını iki ay gecikmeli olarak yayımlanmasına okurun tepkisi ne oldu, bu noktada okurlardan gelen tepki sizi gelecek adına umutlandırdı mı?

Evet, aynı günlerde okurlarımıza bir dayanışma çağrısı yaptık ve gördüğümüz destek beklediğimizden büyük oldu. Bunu yalnızca Notos için değil, kültür hayatımız için de olumlu bir sonuç olarak görüyorum. Kısacası, okurlarımızın desteği sahici ve güçlüydü.

 

Bu destek, “nitelikli edebiyat” dergisi yapmanın bir sonucu olarak değerlendirilebilir mi?

Notos’un on altı yıldır nitelikli edebiyatın izinde olduğunu sık sık yineliyoruz. Bunu ikide bir belirtmek gerekir mi? Piyasa kültürünün edebiyatın üstüne bir gölge olarak düştüğü, tuhaf dergilerin edebiyat dergisi gibi algılandığı koşullarda, bu vurgunun önemi var. Ama yaşadığımız kriz yalnızca nitelikli olanı etkilemiyor. Yayıncılık dünyası tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Bu da ciddi bir toplumsal sorun.

 

Ekonomik kriz, anaakım medyaya oranla daha mütevazı koşullarda yayım hayatını devam ettiren Notos gibi dergilerin ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Peki bu durum kamuoyu oluşumunun önünde bir engel mi?

Kamuoyu oldukça geniş bir dünya. Onu ne kadar etkilediğini bilmiyorum, bütününü etkilediğini pek sanmıyorum. Bu ülkede dergilerin ve kitapların hayatımızdaki yeri vazgeçilmez değil. Ama edebiyat yayınlarının nicelik ve nitelik olarak gerilemesi, kısa vadede sonuçları görülmeyen, uzun vadede ciddi toplumsal yaralara yol açacak bir sorun.

 

Geçmişte okuyucu düzenli olarak kendine uygun gördüğü gazeteyi/dergiyi alır, baştan sona okur, dikkatini çekeninin altını çizer ya da en azından göz gezdirirdi. Günümüz dijital okuyucusu ise bu ikisinin de yoksunluğunu yaşıyor. Dijitalleşme okuyucu için kurtarıcı mı, kaçış mı?

Dijitalleşme okur için ne kurtarıcı ne kaçış. O da okurlar ve yayıncılar için farklı bir kanal, iyi değerlendirilirse okur da kazanır yayıncı da.

 

Hayatımızda önemli bir yeri olan dijital yayınların (e-kitap, e-dergi) matbu kitap ve dergi sayısını azaltacağını düşünüyor musunuz?

Bir yıl içinde yayımlanan yetmiş bin çeşit kitabın büyük çoğunluğu bin veya iki bin adet basılıyor. Bu artık dip sayılır. Dolayısıyla dijital yayınlar basılı yayınların satışını etkilemez. Dediğim gibi; basılı yayınlar ile dijital yayınlar yayınevleri için iki ayrı kanal olarak değerlendirilmeli.

Bu kriz döneminde pek çok okur, “basılı kitap yayımlamak bu kadar zorsa, artık dijital kitaplar ve dergiler yayımlanabilir” diyor, sosyal medyada böyle görüşler öne sürülüyor. Bunun aslı yok. Notos Kitap hemen bütün yayınlarını e-kitap ve e-dergi olarak hemen hazırlayıp satışa sunuyor. Ayrıca bir de sesli kitaplarımız ve dergilerimiz var. Bunların toplam satış içindeki payı çok küçüktür. Artması da kısa vadede beklenemez. Çünkü e-kitap okuyucu cihazlarına sahip olan okurların sayısı çok az. O zaman e-yayınlar ne kadar satılacak, dolayısıyla ne kadar okunacak?

 

Notos’u dijital ortamda yayımlamayı düşündünüz mü?

Notos’un her sayısı e-dergi olarak dergi çıktığı gün satışa sunuluyor. Bunu önemli bir artı değer olarak görmek gerekir. Notos’u ayrıca ya da yalnızca dijital dergi olarak yayınlamayı düşünmüyoruz. Dijital bir dergi nerede okunacak? Dijital yayınlara web üstünden herkes kolayca ulaşamaz. Üstelik dijital olan ister istemez basılı olandan çok daha küçük bir fiyata satılacak. Dijital yayınlara abone olma alışkanlığına da sahip değiliz. Dolayısıyla getirisi küçük olacak. Üstelik aynı dergiyi hazırlamak için aynı ekibe sahip olmanız gerekir, bu da zor.

 

“Tek güvencemiz, okurumuz” diyorsunuz. Yeni basılacak sayılar için Notos okuruna ya da Türkiye’deki okurlara gerçekten güvenmek bir temenni mi yoksa çağrı mı?

Hem temenni hem de çağrı. Biz okurlarımızdan dergimizi ve kitaplarımızı satın almasını bekleriz, asıl güvence gerçekten de budur. Aslına bakarsanız biz abonelikten öte bayi satışlarına önem ve öncelik veriyoruz. Basılı yayıncılığın güvencesi yalnızca yayıncıların elinde değil. Bu ülkede devlet de var, onun da kendi üstüne düşenleri yapması gerekir.

 

84 milyonluk bir ülkede, bir edebiyat dergisinin varlığını sürdürmesi niçin bu kadar zor? Bu noktada birçok yapısal sorun (kültürel hayatın sığlaştırılması ve belli yöndeki politikalar) sıralanabilir. İnsanların edebiyatla temas etmesi için bizzat edebiyatçıların sorumlulukları hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu sorunun nedeni ekonomik ve kültürel. Ekonomik, çünkü dergi ve kitap satışlarının hemen bugün yüzde 100 fazla satılması gerekir, bu da olanaksız. Ekonomik olarak kırılgan bir ülkede yaşıyoruz. İkide bir yaşanan döviz krizleri ve artık içine girdiğimiz yüksek enflasyon çıkmazı, işleri daha da zorlaştırıyor. Öte yandan kültürel olarak da eğitim düzeyi yeterli olmayan bir toplum içinde yaşıyoruz. Okul eğitimi çökmüş durumda. Böyle bir toplumun edebiyatla ilişkisi ne kadar olabilir?