Japonya Merkez Bankası, 17 yıl sonra ilk kez faiz artışına gitti.
Japonya Merkez Bankası, 17 yıl sonra ilk kez faiz artışına gitti.
Japonya Merkez Bankası (BOJ) sekiz yıldır uyguladığı negatif faiz politikasına son vererek 17 yıl sonra ilk kez faizleri artırdı.
BOJ, yeni kısa vadeli faiz hedefini yüzde 0-0.1 aralığında belirleme kararı aldı.
BOJ, 2016’dan bu yana uygulanan ve uzun vadeli faiz oranlarını sıfır civarında sınırlayan getiri eğrisi kontrol (YCC) politikasını da kaldırdı.
Merkez Bankası, daha önce olduğu gibi “aynı miktarda” devlet tahvili almaya devam edeceğini ve getirilerin hızlı bir şekilde artması durumunda alımları artıracağını açıkladı.
NTV
İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri 14 Mart Tıp Bayramı’nda hekimlik mesleğine adımı attı.
14 Mart Tıp Bayramı’nda kurulan İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde adeta bayram coşkusu yaşandı. Kuruluş yıldönümünü kutlayan fakülte, tıp bayramı coşkusunu yaşarken birinci sınıf öğrencilerinin mesleklerine ilk adımlarını atmasına beyaz önlüklerini giydirerek tanıklık etti.
İstanbul Arel Üniversitesi Cevizlibağ Sağlık Yerleşkesi’nde düzenlenen 14 Mart Tıp Bayramı ve Beyaz Önlük Giyme Töreni’ne İstanbul Arel Üniversitesi Onursal Başkanı Kemal Gözükara, Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara, Mütevelli Heyet Üyesi Münevver Gözükara, Prof. Dr. Ayşe Öner, Halil Toplamaoğlu, İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ercan Gegez, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ergül Berber, Prof. Dr. Hüseyin Gün, Prof. Dr. Enver Duran, İstanbul Arel Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Cem Uzal, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersin Göse, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yıldız İyidoan, İnönü Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tekin İzgi, Memorial Bahçelievler Hastanesi Başhekim Dr. Sevim Şuekinci, İstanbul Arel Üniversitesi Genel Sekreteri Mustafa Kılıçaslan, İstanbul Arel Üniversitesi akademik ve idari personeli, öğrenciler ile aileler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan tören açılış konuşmaları ile devam etti.
“Doktorluk çok kutsal bir meslektir”
Törende sınıf arkadaşlarını temsilen konuşan İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencisi Gülce Bekem, doktorluğun kutsal bir meslek olduğunu ve Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışacak hekimler olmak için var güçleri ile çalışacaklarını ifade etti.
Gülce Bekem, “Bizler bugün öğrencilikten doktorluğa uzanan emek dolu bir yolcuğun ilk adımlarını attığımızın farkındayız. Doktorluk çok kutsal bir meslektir. Çünkü bu görevi üstlenen bu kişiler kendilerini bilime ve insanlığa adamışlardır. Doktor hastasının umududur. Hasta, doktora güvenir onun tarafından sağlığına kavuşturulmayı bekler. Bizler de onları mutlu görebilmek mu mesleği seçtik. Hocalarımız tarafından elimize birer meşale tutuşturuldu. Bu ilim meşalesini daima aynı hevesle ve aynı ateşle ömrümüzün sonuna dek ve kimi zaman o ateşi büyüterek sonsuzluğa taşıyacağız. Cumhuriyetimizin 100. Yılında saflığı ve temizliği temsil eden bu beyaz önlüğü giyecek olmaktan bu sebeple bizler için ayrı bir gururdur. Cumhuriyetimizin genç doktor adayları olarak çok çalışacağımızı ve mesleğimizi en iyi şekilde yapıp hep bir adım daha ileriye taşıyacağımıza olan inancım tam” dedi.
“Başarmamanız için hiçbir neden yok”
Öğrencilerin kendilerini mesleki anlamda geliştirebilmesi gerekli çalışmaları yapacaklarını ifade eden İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Cem Uzal öğrencilik döneminde ve sonrasında her zaman onlara destek olmaya devam edeceklerini belirtti.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cem Uzal, “Başarmamanız için hiçbir neden yok. Bizde size bilgilerimizi aktararak en iyi şekilde bu mesleği icra etmeniz için elimizden geleni yapacağız. Tüm meslek hayatınız boyunca bir telefon kadar yakınınızdayım. Her türlü zorlukta hastaların tedavisinde olsun veya kişisel sorunlarda olsun, artık biz bir aileyiz. Son sözümde ailelere; artık çocuklarınız bize emanet. Onları birer doktor olarak yetiştirmek bizim esas görevimiz” şeklinde konuştu.
“Tıbbiyeli olmak 14 Mart’ı unutmamaktır”
Konuşmasında 14 Mart Tıp Bayramı’nın tarihçesinden bahseden İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Enver Duran tıbbiyeli olmanın özellikle ülkemiz için çok önemli olduğunu vurguladı.
Beyaz önlüğün hekimlik mesleği için önemine de değinen Prof. Dr. Enver Duran, “Tıbbiyeli olmak hekim olmanın ötesinde önemli bir sıfattır. Tıbbiyeli olmak herkesten farklı olmak, haksızlıklara isyan etmek, yanlışlıkları fark etmek, insanı herkesten daha iyi tanımak ve daha çok sevmektir. Tıbbiyeli olmak çalışmak ve en iyi olmak için mücadele etmektir. Bu kapıdan girdiğiniz anda insanların size bakışı bile değişir. Ancak sizde kendinize düşeni yapmalısınız. Mustafa Kemal Atatürk, yurt dışına gönderdiği tıbbiyelilere gönderdiği telgrafta; ‘Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz” demiştir.
Tıbbiyeli olmak 14 Mart’ı unutmamaktır. 14 Mart’ta sadece bir üçüncü sınıf talebesiyken ülkesini ve şehrini işgal eden İngilizlere karşı susmayan tıbbiyeli Hikmet’i unutmamaktır. Tıbbiyeli olmak kararlı olmaktır, kimse için bildiği yoldan dönmemektir. Bugün İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 8.’inci yılını kutlamaktayız. Fakültemiz 14 Mart Tıp Bayramı’nda kuruldu. Bu her fakülteye nasip olacak bir olay değil, tarihi bir gün. Genç tıbbiyeliler, bugün beyaz önlüklerini fakültemizin kuruluş gününde giyerek hekimliğe ilk adımınızı atacaksınız. Değerli öğrencilerimiz bugün yeni bir hayata başlayacaksınız. Beyaz önlük, hekimlik mesleği için dürüstlüğün, ahlaklı olmanın, sırdaş olmanın, aydınlığın, asaletin, saflığın, alçak gönüllü ve sorumlu olmanın din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan hizmet aşkının sembolüdür. Sevgili öğrenciler; Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bakışları altında bilimden ayrılmadan Türk Milleti’ne ve insanlığa büyük değer katacağınıza İstanbul Arel Üniversitesi’ni ülkemizde ve yurt dışında iyi yetişmiş bir hekim ve iyi yetişmiş bir insan olarak temsil edeceğinize inancımız tamdır. Yolunuz bilimin ışığında aydınlık olsun” ifadelerini kullandı.
“Sahip olduğumuz en büyük değer, akademik kadromuzdur”
Törende konuşan İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ercan Gegez İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin güçlü bir akademik kadroya sahip olduğunu vurgulayarak mesleğe ilk adımlarını atan genç doktorlara önemli nasihatlerde bulundu.
Prof. Dr. Ercan Gegez,“İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi hakikaten çocuklarınızı emanet edebileceğiniz en iyi tıp okullarından bir tanesidir. Sahip olduğumuz en büyük değer, akademik kadromuzdur. İnsanın bazen giydiği şeyler, hayatını değiştirir. Siz bugün giyeceğiniz önlükle hayatınızı değiştiriyorsunuz. İyi bir doktor, iyi mühendis, iyi bir ekonomist olmanın öncesinde iyi bir insan olmak geliyor. Hasta ilişkilerine çok önem veriniz. Onlara empati yapmayı unutmayınız. Araştırmacı kimliğinizi sürekli taşıyın. İster akademik alanda çalışın ister hastanelerde çalışın bir tıp doktorunun olmazsa olmazı araştırmacı niteliğidir. Bilimin ışığından ayrılmayın. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayrılmayın.” şeklinde konuştu.
“Bu yolculukta size başarılar diliyorum”
Törende konuşan İstanbul Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara öğrencilere başarılar dileyerek İstanbul Arel Üniversitesi her zaman kendilerine destek olmaya devam edeceğini belirtti.
Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara, “Sizler gerçekten bu ülkenin en zeki, en çalışkan gençlerisiniz. Onun için hazırsınız. Hiç şüpheniz olmasın. İstanbul Arel Üniversitesi camiası her zaman, başından sonuna kadar, artık biz bir aileyiz, sonuna kadar hep sizinle olacaktır. Hastane ön izin belgesi olan üniversitelerden birisiyiz. Bu yolculukta size başarılar diliyorum” dedi.
“Sizler geleceğin sağlığını yöneteceksiniz”
Törende konuşan İstanbul Arel Üniversitesi Onursal Başkanı Kemal Gözükara ise; “Siz çok güzelsiniz. Sizler geleceğin sağlığını yöneteceksiniz. Sizler bu mutluluktan en büyük zevki ve gururu alacaksınız. Hepiniz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Çocuklarımızı candan kucaklıyorum” ifadelerine yer verdi.
Açılış konuşmalarının ardından İstanbul Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencileri, mesleğe ilk adımlarını hocalarının giydirdiği önlüklerle atmanın gururunu yaşadı. Önlük giyme merasiminin ardından etkinlik, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
İBB Şehir Tiyatroları, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü ücretsiz sahneleyeceği 8 oyunla kutlayacak. Ücretsiz biletler 20 Mart Çarşamba günü saat 11.00’den itibaren gişelerden, Şehir Tiyatroları web sitesi ile mobil uygulamasından ve biletinial platformundan alınabilecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde İstanbulluları ücretsiz oyunlarla buluşturacak. Harbiye Muhsin Ertuğrul, Kağıthane Sadabad, Üsküdar Musahipzade Celal, Ümraniye, Gaziosmanpaşa, Üsküdar Kerem Yılmazer ve Müze Gazhane Meydan sahnelerinde sahnelenecek 8 oyun 20 Mart’ta başlayacak kayıtlarla ücretsiz izlenebilecek. Ücretsiz oyun davetiyeleri 20 Mart Çarşamba günü saat 11.00’de gişelerden ve biletinial.com adresleri ile Şehir Tiyatroları mobil uygulamasından alınabilecek.
27 Mart 2024 Çarşamba günü Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Hamlet, Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde Bir Halk Düşmanı, Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde Cadı Kazanı, Ümraniye Sahnesi’nde Gidiş Dönüş Moskova (Retro), Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde Ay, Carmela!, Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde Ben Medea Değilim, Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde Yatak Odası Komedisi, Müze Gazhane Meydan Sahne’de Zehir adlı oyunlar ücretsiz sahne alacak.
Oyunlar
Hamlet
Usta yönetmen Engin Alkan, Shakespeare’in dünya klasikleri arasında haklı bir yere sahip bu oyununu, farklı bir yorumla seyirciyle buluşturuyor. Yaşam ve ölüm arasında, iktidar ve intikam arasında, düşüncesi ile eylemi arasında insanın tüm zamanlara özgü çelişkilerini sahneye taşıyan, tiyatro tarihinin en ünlü eseri Hamlet, Engin Alkan’ın rejisinde çağdaş bir okumayla şimdiki zamandan bakılan çarpıcı bir hatırlamaya dönüşüyor.
William Shakespeare’in yazdığı, Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirdiği, Engin Alkan’ın yönettiği oyunda Müslüm Tamer, Doğan Altınel, Seda Çavdar, Elçin Atamgüç, Zeliha Bahar Çebi, Zafer Kırşan, Hira Ogeday Erkut, Ersin Bağcıoğlu, Göksel Arslan, Destan Batmaz, Osman Kaba, Emre Ertunç, Cihat Faruk Sevindik, Doğan Şirin, Oğuzhan Oğuz, Hüseyin Emre Şen, Deran Özgen rol alıyor.
Bir Halk Düşmanı
Kentin yegâne gelir kaynağı olan kaplıcalarla ilgili araştırmasından şüphelerini haklı çıkartan bir sonuç alan Dr. Stockman’ın mücadelesi, Ibsen’in güçlü kalemiyle, “halkın yararı” sayılan şeyin, çıkar prizmasında şekil değiştirmesini anlatan bir “mesel”e dönüşüyor.
Henrik Ibsen’in yazdığı, Dilek Başak Carelius’un çevirdiği, Orhan Alkaya’nın yönettiği oyunda Barış Çağatay Çakıroğlu, Burçak Çöllü, Cem Baza, Derya Yıldırım, Gökhan Mete, Hakan Arlı, Hazal Uprak, Mert Tanık, Müge Akyamaç, Rahmi Elhan, Tankut Yıldız rol alıyor.
Cadı Kazanı
Yıl 1692… ABD’de Salem kasabası…Cadılıkla suçlanan insanlar… Büyük tartışmalara, ardından işkencelere, nihayetinde de idamlara varan mahkemeler… Çıkarları için ‘liste’lerce insanları ölüme sürükleyen ‘insan’lar… İnancı kullanarak; önce toplumsal yaşamı, sonra hukuku, nihayetinde onuru yok etmeye çalışan ‘baştakiler’ ve buna sebep olmayı yahut seyirci kalmayı seçen halk… Tiyatro yazınının en önemli isimlerinden Arthur Miller’ın, 1952’de gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı bu ölümsüz eser; ilk kez Şehir Tiyatrosu’ndan seyircilerini selamlıyor.
Arthur Miller‘ın yazdığı, Sabahattin Eyüboğlu-Vedat Günyol’un çevirdiği, Yiğit Sertdemir’in yönettiği oyunda Berfu Aydoğan, Berna Adıgüzel, Burak Davutoğlu, Canan Kübra Birinci, Ece Bağcı, Emre Çağrı Akbaba, Eraslan Sağlam, Ersin Sanver, Ezgim Kılınç, Fatma İnan, İbrahim Can, Mehmet Bulduk, Nilay Yazıcıoğlu, Onur Demircan, Ozan Gözel, Rozet Hubeş, Selçuk Yüksel, Selen Nur Sarıyar, Zeki Yıldırım rol alıyor.
Gidiş Dönüş Moskova (Retro)
Eşinin ölümünden sonra Moskova’da kızı ve damadının yanında yaşamaya başlayan Nikolai Mihayloviç Çmutin, sakin ve huzurlu bir yaşam sürmek umuduyla köyüne gitmek istemektedir. Babasının köyde tek başına yaşayamayacağını düşünen kızı Ludmilla ve bir türlü anlaşamadığı damadı Leonid ise onu evlendirme planları yapmaktadır. Leonid, Çmutin’in birini eş olarak seçmesini umut ederek üç yalnız kadını eve davet eder. Üç gelin adayının da aynı anda eve gelmesiyle planlar karışacaktır.
Alexander Galin’in yazdığı, Hale Kuntay’ın çevirdiği, Engin Gürmen’in yönettiği oyunda Aybar Taştekin, Ayşe Nurseli Tırışkan Akpınar, Esra Ülger, Hikmet Körmükçü, Mahperi Mertoğlu, Zihni Göktay rol alıyor.
Ay, Carmela!
İspanya’da Milliyetçiler ve Cumhuriyetçiler arasında geçen iç savaş dönemini anlatan oyunda, iki varyete oyuncusu Carmela ve Paulino, Franco önderliğindeki Milliyetçiler tarafından rehin alınır. Belçite şehrinin işgalini kutlayan Milliyetçiler tarafından istemedikleri bir gösteriye zorlanırlar. Bu zorlamanın sonucunda içinde bulundukları savaşı, “gösteri yapılmalı mı, yapılmamalı mı?“ sorusuyla sanatı ve sanatçıyı sorgulamaları, işleri gereği güldürmeyi, eğlendirmeyi hedefleyen bu iki oyuncunun isyanları, gelgitleri, kayıpları anlatılır. Jose Sanchis Sinisterra’nın yazdığı, Yalçın Baykul’un çevirdiği, Naşit Özcan’ın yönettiği oyunda, Ada Alize Ertem, Çağatay Palabıyık, Yunus Erman Çağlar rol alıyor.
Ben Medea Değilim
“Ben Medea Değilim” oyununda yakın geçmişte “katil” sıfatı yakıştırılan bir Kadın’ın, tiyatro sahnesinde gösteriyi ve seyirciyi manipüle ederek kendi hikâyesine ve aslında her kadının kendi gerçeğine yönlendirdiğini görüyoruz. Allison Gregory’nin yazdığı, Hülya Karakaş’ın yönettiği oyunda Şirin Asutay, Berrin Koper, Kamer Karabektaş, Ozan Akif Serman rol alıyor.
Yatak Odası Komedisi
Oyun, evliliklerinin farklı aşamalarında olan dört çiftin iç içe geçmiş hayatlarını sıra dışı ama komik bir bakışla ortaya koyuyor. Evlilik kavramı, çiftlerin tuhaf nedenlerle sarsılan ve yeniden kurulan ilişkileri üzerinden, geleneksel, alışılagelmiş kalıpların ve kuralların dışına çıkılarak irdeleniyor.
Alan Ayckbourn’un yazdığı, Mert Dilek’in çevirdiği, Ali Gökmen Altuğ’un yönettiği oyunda Aslıhan Kandemir, Ayşen Sezerel, Buket Kubilay, Engin Gürmen, Gökçer Genç, Mert Aykul, Nurdan Kalınağa, Özgür Atkın rol alıyor.
Zehir
Geçmişte yaşadıkları trajik kaybın ardından ayrılan çift, yıllar sonra bir araya gelmek zorunda kalır. Bu buluşma, acılı bir geçmiş hesaplaşmasına dönüşür. Karşı tarafın da neler hissettiğine dair eksik bırakılan taşlar yerine oturur. Kadın ve erkek dünyasının bakış açısına odaklanan eser Hollanda prömiyerinin ardından birçok dile çevrilmiştir.
Lot Vekemans’ın yazdığı Şaban Ol’un çevirip yönettiği oyunda Sevinç Erbulak, Ahmet Saraçoğlu, Aslıhan Kandemir, Eraslan Sağlam rol alıyor.
Bianet
Trabzonspor – Fenerbahçe maçının ardından taraftarların Fenerbahçeli futbolculara saldırması dünya basınında gündem oldu. Dış basın olayı; Türkiye’de inanılmaz sahneler, Bu ne ilk ne de son olacak, Batshuayi’den taraftara dönen tekme başlıklarıyla gördü.
Marca (İspanya): Bu ne ilk ne de son olacak.
Türk futbolundan bir kez daha üzücü görüntüler geliyor Fenerbahçeli futbolcular gergin ve sert geçen bir maçın ardından Trabzonspor karşısında alınan galibiyeti kutladı. Birkaç radikal onlara saldırmak için sahaya atladı ve futbolcular tekme ve yumruklarla karşılık verdi.
Bild (Almanya): Türkiye Birinci Ligi’nde inanılmaz sahneler! Fenerbahçe’nin Trabzonspor karşısında aldığı 3-2’lik galibiyetin ardından maçın bitiş düdüğüyle birlikte ortalık karıştı. Yüzlerce Trabzonspor taraftarı sahaya girdi ve Fenerbahçeli oyunculara saldırdı! Eski BVB forveti Michy Batshuayi kung-fu stiliyle bir taraftara göğüs hizasında tekme bile attı!
Mundo Deportivo (İspanya): Fenerbahçeli futbolcular sahanın ortasında galibiyeti kutlarken Trabzonsporlu futbolcular sahaya atladı ve onlara vurmaya başladı. Ne yazık ki bu son olmayacak.
Sezon başında bir hakemin sahaya girip hakeme saldırmasıyla şampiyonluk zaten askıya alınmıştı ve şimdi işler bir adım daha ileri gitti. Fenerbahçeli oyuncular sahanın ortasında zaferi kutlarken, Trabzonsporlu taraftarlar tüm güvenliği aşarak onların peşinden gitmeye karar verdi ve acımasız bir meydan savaşı yaşandı. Bazıları soyunma odasına girmeyi başardı ancak diğerlerinin kendilerini savunmaktan başka çaresi yoktu.
Trabzonspor karşısında aldıkları galibiyetin ardından Fenerbahçeli oyuncular saha ortasında kutlama yaptı. Ev sahibi taraftarların istilası başladı ve her şey oyuncularla talihsiz bir meydan savaşıyla sona erdi.
Sport (İspanya): Fenerbahçeli oyuncular ve taraftarlar Türkiye’de sahada kavga etti ve birbirlerini yumrukladı. Maçın bitiş düdüğünün ardından sahada zaferlerini kutlayan Fenerbahçeli futbolcular Trabzonsporlu taraftarların saldırısına uğradı.
Mirror (İngiltere): Trabzonspor taraftarlarının sahayı basmasının ardından Fenerbahçeli oyuncular tünele koştu.
Sky Sports (Almanya): Skandal! Türk taraftarlar sahaya hücum edip oyunculara saldırdı.
BBC (İngiltere): Trabzonsporlu taraftarlar, mağlubiyetin ardından Fenerbahçeli futbolculara saldırdı.
The Sune (İngiltere): Chelsea’nin eski futbolcusu Michy Batshuayi taraftara dönerek tekme attı.Kaotik maçta yüzlerce taraftar, Fenerbahçe takımına saldırmak için sahaya girdi. Başka bir tanıdık isim Bright Osayi-Samuel sahaya giren bir kişişi yere serdi.
Tuttosport (İtalya): Türkiye’de Fenerbahçelilere saldırı saçmalığı.
Ne oldu? Türkiye Ligi’nde inanılmaz şiddet sahneleri. Trabzonspor taraftarlarının saha ortasında futbolculara saldırısı.
La Gazzetta (İtalya): Batshuayi’den Trabzonspor-Fenerbahçe maçı sonrası taraftara dönen tekme.
L’Équipe (Fransa): Trabzon’da Fenerbahçe galibiyetinin ardından kaos ortamı.
Kicker (Almanya): Trabzonspor taraftarları sahaya hücum edip, Fenerbahçe oyuncularına saldırdı. Geçmişte Türk futbolu benzer olaylarla olumsuz manşetlere çıkmıştı. Geçen aralıkta oynanan başka bir maçta Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca, bu maçın hakemi Halil Umut Meler’e saldırmıştı. Koca’ya ömür boyu men cezası verilirken, yaşananlar üzerine Süper Lig’e ara v
Oksijen
Türkiye’nin genç nüfusu içindeki NEET (Ne eğitimde, ne istihdamda olanlar) oranı giderek dikkat çekici boyutlara ulaşıyor. NEET kavramı, iş ve eğitim hayatına girişte zorlanan gençleri tanımlıyor ve bu gençlerin çoğu zaman evlerinden dahi çıkmak istememesine yol açıyor.
NEET kavramı, iş ve eğitim hayatına girişte zorlanan gençleri tanımlıyor ve bu gençlerin çoğu zaman evlerinden dahi çıkmak istememesine yol açıyor. Türkiye’de ne istihdam ne eğitimde yer alan 5 milyon genç olduğunu ve bunların 3.5 milyonunun ise genç kadınlardan oluştuğu ortaya çıktı.
Daha çok 16-24 yaşlarındaki gençleri kapsayan ve bununla birlikte işsiz olan ve eğitim veya mesleki eğitim almayı istemeyen kişiler, aile ile birlikte yaşayarak kendi odasından çıkmayı reddedip sosyalleşmeye karşı olan bireyler olarak sınıflandırılıyor.
Neet gençlerinin yaygın olarak görüldüğü ülkelerden biri olan Türkiye’de ise “ev genci” olarak Habitat Derneği tarafından öne sürülmüş bir kavram bulunuyor. Eğitimini tamamlamış olmasına rağmen iş bulamayan gençler bu kategoriye giriyor. Webtekno’nun haberine göre, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)’nin yaptığı araştırmalar sonucunda NEET oranında en çok arttığı 2. ülke Türkiye olduğunu belirtiliyor.
Yine de araştırmada yer alan ülkeler arasında Türkiye’deki NEET olan genç nüfusu diğer ülkelerinkinden iki kat daha fazla. Bu oranlara bakıldığında ülkemizde ciddi derecede iş ve eğitim alanında motivasyon isteksizliği olduğu anlaşılıyor.
Sputnik
Rusya Devlet Başkanlığı seçimini, sandık çıkış anketine göre oyların yüzde 87,8’ini alan Vladimir Putin kazandı. 5. kez seçilen Putin’in 2030’a kadar iktidarda kalması bekleniyor.
Rusya Devlet Başkanlığı seçimini, sandık çıkış anketine göre oyların yüzde 87,8’ini alan Vladimir Putin kazandı.
Rusya Merkez Seçim Komisyonuna göre, Rusya Federasyonu’nda üç gün süren devlet başkanlığı seçimi, ülkenin en batısındaki Kaliningrad bölgesinde Moskova saati ile 21.00’de sandıkların kapanmasıyla sona erdi.
Seçime katılım oranı yüzde 74 oldu
Ülke genelinde 80’den fazla bölgede gerçekleştirilen seçimler, hem sandık başında hem de uzaktan elektronik ortamda yapıldı.
Uzaktan oylama işlemi Moskova dahil toplam 29 bölgede gerçekleştirildi.
Katılım oranının yüzde 74’ün üzerinde olduğu seçimleri sandık çıkış anketine göre oyların yüzde 87,8’ini alan mevcut Devlet Başkanı Vladimir Putin kazandı.
Fom şirketinin sandık çıkış anketine göre, Komünist Parti’den Nikolay Haritonov yüzde 4,7, Yeni İnsanlar Partisi’nden Vladislav Davankov yüzde 3,6, Liberal Demokrat Parti’den Leonid Slutskiy yüzde 2,5 oy aldı. Yüzde 1,4 oy ise geçersiz sayıldı.
Rusya Merkez Seçim Komisyonu Başkanı Ella Pamfilova, seçimlerin iyi geçtiğini söyledi.
Merkez Seçim Komisyonu’nun yüzde 27,28 açılan sandık sayısına göre Putin, yüzde 87,8 oy, Haritonov yüzde 3,89 oy, Davankov yüzde 3,79 ve Slutskiy yüzde 2,97 oy aldı.
Seçimi 129 ülkeden 1115 uluslararası gözlemci ve uzman izledi.
Türkiye’den de seçimleri Türkiye-Rusya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Murat Baybatur, AK Parti Ankara Milletvekili Osman Gökçek ve AK Parti İstanbul Milletvekili Yahya Çelik takip etti.
Rusya’nın 2014’te Ukrayna’dan ilhak ettiği Kırım’da, 2022’de ilhak ettiği Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde de devlet başkanı seçimi için sandık başına gidildi.
Putin 6 yıl görevde kalacak
Devlet başkanlığı koltuğuna oturmak için 4 adayın yarıştığı seçimde, mevcut Devlet Başkanı Vladimir Putin, Birleşik Rusya Partisinin desteğiyle bağımsız aday olmuştu.
Liberal Demokrat Parti Başkanı Leonid Slutskiy kendi partisi, Nikolay Haritonov Komünist Partisi, Vladislav Davankov da Yeni İnsanlar Partisi adına aday olarak seçim pusulasında yerini almıştı.
Yeni seçilecek devlet başkanı 6 yıl görevde kalacak. İlk verilere göre sandıktan galip çıkan Putin, resmi sonuçlar açıklandıktan sonra yemin edecek ve 5. kez Rusya Devlet Başkanlığı görevini yapacak.
Haberturk.com
Nörobilimcilere göre bazı gıdalar, hafıza ve konsantrasyon problemi çeken kişilere yardımcı olabilir.
Kuzey Karolina Üniversitesi Psikoloji ve Nöroloji Bölümü’nden Doç. Carol Cheatham, “Beyin fonksiyonlarını desteklemeye yardımcı birçok besin var” dedi.
Yaban Mersini
Cheatham’a göre vitamin, lif ve antioksidan deposu yaban mersinleri, beyin fonksiyonlarını da olumlu etkiliyor.
Araştırmalarda, düzenli yaban mersini tüketenlerin yeni bilgiler edinirken daha az zamana ihtiyacı olduğunu gözlemlediklerini söyleyen Cheatham, bu besinlerin hafızayı güçlendirdiğini de ifade etti.
Ceviz ve badem atıştırmak için iyi seçenekler
Sağlıklı yağlar içeren kuruyemişler, genel protein, antioksidan ve vitamin kaynağı.
Aynı zamanda ceviz, beyin fonksiyonunda önemli bir rol oynadığı bilinen omega-3 yağ asidi açısından zengin bir kuruyemiş.
Araştırmalar, günde yaklaşık 10,5 gram ceviz tüketmenin bilişsel performansı geliştirmek için yeterli olduğunu gösteriyor.
Öte yandan ceviz özellikle genç yaşlarda görülen dikkat eksikliğine ve ilerleyen yaşlarda görülebilecek bilişsel gerilemeden korumaya da yardımcı olabilir.
Lutein içeren sebzeler
Japonya’daki Tohoku Üniversitesi’nden Rui Nouchi de ıspanak, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerdeki lutein adı verilen bileşiğin beyin fonksiyonlarını ve hafızayı etkilediğini söyledi.
Lutein öte yandan fesleğen, maydanoz, lahana, brokoli, ıspanak, marul, kabak, Brüksel lahanası, karalahana, mısır, bezelye, kırmızı üzüm, kivi gibi besinlerde de var.
Yağlı balıklar
Uzmanlar yağlı balıkların genel olarak ceviz gibi beyin fonksiyonlarını desteklediği bilinen omega-3 yağ asitleri açısından zengin olduğunu ifade ediyor.
Yüksek yağ oranı bulunan somon, alabalık, sardalya, ringa balığı, uskumru ve ton balığı gibi balıklar omega-3 açısından zengin besinler arasında yer alıyor.
Tansiyonun çok önemli bir konu olduğunu belirten kardiyoloji uzmanı “Kalp krizine, böbrek yetmezliğine ve beyin kanamasına neden olabilir. Tansiyonu tedavi ederken kişiye göre, yaşa göre tedavi edilmelidir. Ne yazık ki kalp krizinde olduğu gibi tansiyon hastalığında da yaş düşmeye başladı” dedi.
Kardiyoloji uzmanı Musa Bulut, tansiyon hastalığı bulunan vatandaşlara uyarılarda bulunarak hastalığın artık gençlerde de görülmeye başlandığını söyledi.
Tansiyonun çok önemli bir konu olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Bulut’un açıklamaları şu şekilde:
“Kalp krizine, böbrek yetmezliğine ve beyin kanamasına neden olabilir. Tansiyonu tedavi ederken kişiye göre, yaşa göre tedavi edilmelidir. Kısacası herkesin tedavisi farklı olmalıdır. Yaşlılarda, idrar sökücü ilaçlardan kaçmamız gerekiyor bunun da sebebi gece uykuyu bozmamak ve idrar kaçırmamaları içindir.”
“Gençlerde daha çok sempatik aktivasyonu engelleyen ilaçlar veriyoruz. Sinir ve stresi azaltarak tedavi etmeye çalışıyoruz. Aslında nedeni bulup nedene yönelik tedavi edersek daha başarılı oluyoruz. Gençlerde en sık karşılaştığımız nedenler, horlama, kilo, sağlıksız beslenme ve fazla tuz tüketimi tansiyonu daha çok tetikliyor. Tiroid problemleri de çok fazla tansiyonu tetikleyen durumlardır. Bu tür hastalara gerçekten araştırılıp problemi bulduktan sonra tedavi edersek daha başarılı olabiliyoruz. Yaşlı hastalardada gerekli tedaviyi kalp hastalığı için ayrı, tiroid hastalığı için ayrı ve şeker hastaları için ayrı yapmamız gerekiyor. Herkese aynı tedaviyi vermememiz gerekiyor.”
“Bazı besinler de tansiyon da bize yardımcı olabiliyor. Sarımsak limonu halk arasında herkes biliyor ama ben nitrikosit üzerinde durmak istiyorum. Özellikle mor gıdalarda olan moleküldür ve damarları gevşetip tansiyonu doğal olarak düşürüyor. Bunu doğal olarak derin burun nefesi alıp vererek de oluşturabiliyoruz. Çünkü burun epitelinde sentezlenebiliyor. Gıdalar da ise mor gıdalar özellikle yaban mersini, nar, karalahana, mor pancar gibi gıdaları tüketirsek tansiyona çok büyük destek olur. Ayrıca hastalara düzenli kontrole gelmelerini öneriyoruz. Kontrol altına alınmamış tansiyon hastalarına daha sık gelmelerini tavsiye ediyoruz onun dışında 3 ayda 1 kontrole gelmeleri gerekiyor.
Ne yazık ki kalp krizlerinde olduğu gibi tansiyonda da yaş aşağıya çekilmeye başlandı. Bu eski yaşam ile şimdiki yaşam tarzının bir olmamasıdır. Eskiden insanlar, yerdi içerdi fakat çalışırdı. Eski tohumlarımız doğaldı şimdi her şey bozulmaya başladı. İnsanlar artık her şeyi bir düğmeyle hallediyorlar. Artık tarlada buğday sürmekte yok. Bu yüzden gıda tüketimini azaltmamız lazım. Gece geç saatlere kadar atıştırıp yatmamamız gerekiyor. Bunlara dikkat etmediğimiz için genç hastalarda da obezite ve tansiyon hastalıkları çok artmaya başladı.”
Arkeologlar, 16 bin 800 yıl önce inşa edildiği düşünülen tarihöncesi bir mağara yerleşimi buldu.
Keşif İspanya’nın, daha önce duvarlarında bulunan sanat eserleriyle ünlenen Kantabria bölgesindeki La Garma mağaralarında yapıldı.
Projeye öncülük eden Kantabria Üniversitesi’nden tarihöncesi araştırma ekibi, bunun “dünyadaki en iyi korunmuş Paleolitik yerleşim alanlarından biri” olduğunu söyledi.
Ev, taş bloklarla birlikte “çubuk ve derilerden” oluşan yapılar bulunan yaklaşık 5 metrekarelik oval alan diye tanımlanıyor.
Araştırmacılar, mekanın ortasında küçük bir kamp ateşi olduğunu ve bu ateşte pek çok günlük işin yapıldığını düşünüyor.
Alanı bir grup Magdalenian avcı ve toplayıcının paylaştığına inanan araştırmacılar, yerleşim alanında geyik, at ve bizon kemiklerinin yanı sıra 600 parça çakmaktaşı, iğne ve deniz yumuşakçalarının kabukları da dahil 6 bin 614 nesneyi belgeledi.
Keşfedilenler arasında araştırmacıların, yerleşim sakinlerinin takı olarak kullandığını düşündükleri süslü bir kemik ve birkaç kolye de vardı.
Disiplinlerarası ekip 3D haritalama, toprak analizi ve radyokarbon tarihlendirme gibi invazif olmayan teknikler de dahil yenilikçi metodolojiler kullandı ve araştırma iki yıl boyunca aralıksız sürdürüldü.
Yaşam alanının belgelenmesi iki yıllık aralıksız bir çalışma gerektirdi ve yakında yapının bir kopyası Puente Viesgo civarındaki Kaya Sanatı Merkezi’nde sergilenecek.
La Garma mağaraları uzun zamandır arkeolojik ilgi odağı. Şimdiye kadar mağara kompleksinin 5 katı keşfedildi ve insan faaliyetlerinin 300 bin yılı aşkın bir süreye uzandığına dair kanıtlarını koruyor.
Yerel yönetim, mağaranın esas girişinin yaklaşık 16 bin yıl önce heyelanla kapanmasıyla içindeki kadim kalıntıları koruduğu için burayı “zaman kapsülü” diye tanımlıyor.
UNESCO dünya mirası alanı olan bu yer ayrıca binlerce fosile ve 35 bin yıl öncesine kadar uzanan bir kaya sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
Independent Türkçe
Araştırmalar, masa başı işlerde çalışanlar için oturmanın kalp-damar sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu açığa çıkardı.
Mike Mcrae
Size can sıkıcı bir haberimiz var. Şu anda oturuyor musun? Belki de bunu yapmamalısınız… Uluslararası bir araştırma ekibinin gerçekleştirdiği yeni bir kesitsel meta-çalışma, her gün yaygın biçimde yaptığımız hareketleri ve duruşları kalbinize fayda sağlayacak biçimde sıraladı.
Kısacası, yaptığınız hemen hemen her şey bütün gün oturmaktan daha iyi olabilir. Hatta gerekirse işinizden daha erken bile çıkabilirsiniz.
HAREKETSİZLİK HASTALIKLARIN ÖNÜNÜ AÇIYOR
Yeni bir araştırma, ofis koltuğunuzu rahat bir yatar koltukla değiştirmenizi önermekten ziyade, bedensel faaliyetlerde gerçekleşen sınırlı değişimlerin dahi kalp-damar sağlığımız üzerinde büyük bir iyileşmeye yol açabileceğini belirten tavsiyeleri destekler nitelikte. Hatta denebilir ki, iyi bir uyku düzeni, bütün gece oturup Netflix’in en son suç belgeselini keyifle izlemekten daha iyidir.
University College London’da epidemiyolog ve araştırmanın başyazarı olan Jo Blodgett, “Araştırmamızda ulaştığımız en önemli sonuç, hareket düzeninizdeki küçük değişimlerin kalp sağlığı üzerinde olumlu bir etkisi olmasına karşın, asıl önemli olanın hareket yoğunluğu olduğu” diyor:“Gözlemlediğimiz en yararlı değişim, oturma davranışını koşu, orta ilâ tempolu yürüyüş ya da merdiven çıkma gibi temelde nabzınızı yükselten ve bir-iki dakika olsa bile daha hızlı nefes almanızı sağlayan herhangi bir yüksek bedensel faaliyetle değiştirmek oldu.”
Günümüzde, kardiyovasküler rahatsızlıklar bir numaralı düşmanımız ve her yıl kalp krizi, felç ve kalbimizi ve damarlarımızı ilgilendiren başka hastalıklar nedeniyle yaklaşık 18 milyon insanın hayatına mâl olduğu düşünülüyor.
Kimi bedenler sorunlu bir kalbe sahip olmaya yatkın olsa bile, fiziksel durağanlık, yetersiz beslenme, tütün ve alkol kullanımı gibi önemli risk etkenlerinin dahil olması nedeniyle, dünyanın dört bir yanında süren modern yaşam biçimleri hiçbir şekilde kalbimizin işini kolaylaştırmıyor.
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN BAZI ÖNERİLER
Sağlıklı biçimde beslenmek, sigarayı bırakmak ve akşam içkilerini azaltmak iyi bir başlangıç olabilir; fakat her gün zihinsel açıdan yorucu bir ofis işine gidip gelmek, pek çok insanın günün büyük bölümünü oturur pozisyonda geçirmesinin gayet sıradan olduğu manasına gelir.
Araştırmacılar, farklı hareket türleri arasındaki bağlantıyı daha isabetli biçimde anlamak amacıyla, 15 bini aşkın katılımcıyla gerçekleştirilen altı araştırmadan sağlanan verileri bir araya getirerek hareketsiz kalma, ayakta durma, hafif ve orta derecede güç isteyen bedensel faaliyetler ve uykunun çeşitli kalp sağlığı ölçümleri üzerindeki etkisi hakkında fikir sahibi oldular.
Şu ana dek hiç kimse için sürpriz olmayan bir durum, yani gün boyunca oturmak, vücut kitle indeksimiz (VKİ) ve bel çevremiz, kolesterol ve glikatlanmış hemoglobin (HbA1c), yani tip 2 diyabet işareti olan şeker hastalığı dahil olmak üzere, kalp-damar sağlığımızla ilgili veriler söz konusu olduğunda yapabileceğimiz en kötü şeydir.
Bununla beraber, bu istatistiklerin iyileştirilmesi için büyük değişimlere ihtiyacımız yok. Mesela, VKİ’si 26,5 olan 54 yaşındaki bir kadınsanız, ofis koltuğundan kalkıp günde sadece yarım saat olsa bile zaman zaman ayakta vakit geçirmek, VKİ’nizi yüzde 2,4 oranında azaltabilir. Bu yarım saati nabzınızı yükselten tempolu bir yürüyüşle geçirdiğiniz zaman bel çevresi ölçümlerinde yaklaşık 2,5 santimetrelik bir incelme ve HbA1c’de yüzde 3,6 dolayında bir azalma görebilirsiniz.
UYUMAK BİLE DAHA FAYDALI BİR DAVRANIŞ
Uyumak, ayakta durmak ya da oturmak için harcadığımız zamanı hafif veya orta derecede güç isteyen fiziksel bir faaliyete ayırmanın kalp-damar sağlığı açısından büyük bir kazanç sağladığı anlaşıldı.
Öte yandan, seçenekleriniz kanepede oturup bir Black Mirror bölümü izlemek ya da sağlam bir gece uykusu ile sınırlıysa, önceliği uykuya vermelisiniz. Kalp sağlığını düzenli bir uykuyla ilişkilendiren daha eski araştırmalara benzer biçimde, eldeki veriler, yaklaşık bir buçuk saat oturmanın yerini uyku aldığında, yüksek yoğunluklu lipoproteinlerde (‘iyi’ kolesterolde) küçük olsa bile mühim bir iyileşme yaşandığını ortaya koyuyordu.
Kusursuz bir dünyada yaşasaydık hepimiz iş toplantılarını iptal ederek uzun yürüyüşlere çıkıp, yüzüp, bisiklete binip sonrasında uzun ve güzel bir uykuya dalma arzusuyla eve giderdik.Yine de, kusurlu bir dünyada bile kalbimize biraz daha uzun bir ömür sağlamak adına metroda ayakta durmayı, [asansör kullanmaktansa] merdiven çıkmayı ve geceleri ışığı biraz daha erken söndürmeyi tercih edebiliriz.
Araştırma makalesi ‘European Heart Journal’ adlı dergide yayınlandı.
Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)
Gazete Duvar