28 Ara “Her şey çok güzel olmayacak!”
İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Dirican, geçen yılın ekonomik değerlendirmesini ve önümüzdeki yıl ile öngörülerini Arel Medya’ya anlattı. Ona göre, 2023’te dünyada her şey güzel olmayacak.
Siyah Kuğu göründü
Her yıla bir öncekinden daha güzel olacak diye giriyoruz ancak her sene siyah kuğuların miktarı artıyor. Finansal piyasalarda Siyah Kuğu Teorisini ortaya atan Nassim Nicholas Taleb. Hollandalılar ilk defa Avustralya’da siyah kuğu gördüğünde o güne kadar beyaz kuğuların varlığına inananların dogmaları sarsılıyor. İşte pandemi, ABD’de kongre baskını, Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, nükleer savaş tehlikesi, dolar/avro paritesinin yıllar sonra birin altına düşmesi, İngiltere’de poundun çökmesi, Japon yeninin %50 değer kaybetmesi, İsviçre Merkez Bankası’nın 143 milyar dolar rekor zarar açıklaması, bir İsviçre ve Alman bankasının CDS primlerinin uçması ve birinin hissesinin yılbaşından bu yana %60 düşmesi, pandemi döneminde petrol vadeli kontratının -40 doları görmesi ve savaşla birlikte 120 dolara çıkması, ABD tahvil faizlerinin uçması ve verim eğrilerinin terse dönmesi, Avrupa Birliğinde ve Almanya ile İngiltere’de enflasyonun iki haneye çıkması, petrol zengini Norveç’te bile politika faizi artışına, perakende satışların ve hanehalkı harcamalarının düşmesine rağmen enflasyonun çıkmaya devam etmesi ve daha niceleri.
Türkiye’de son dönemlerde üç kez siyah kuğu göründü. Geçtiğimiz sene kasım ayında, Üniversitemiz tarafından medyaya servis edilen basın bülteninde demiştim. Fazla likidite ve fiyat artışı hiperenflasyona götürür diye. Aslında dünyada enflasyonu artan herkes kendi ölçeğinde hiperenflasyonunu yaşıyor denebilir. Geçen sene kasım ayında bizde henüz ilk 100 puanlık faiz indirimi olmamıştı. Dünyadaki ve bizdeki enflasyonun temel nedeni aslında M2 likidite artışı. Ve tabii en başta Fed ve yanlış para politikaları. Arz sorunları, tedarik zinciri kırılmaları, petrolün varil fiyatı yani doğalgaz ile birlikte enerji maliyetleri de enflasyonlarda ana etken. Zaten faiz arttırmalarına rağmen hala enflasyonu yükselen veya hedef enflasyon seviyesinden çok uzak kalan ülkeler de bu yüzden. ABD’de enflasyonun %50’si, AB’de ise %25’i talep kaynaklı. Faizlerin yetersiz kalması sadece bu yüzden değil. Aynı zamanda hazine destek paketleri ile hazine bütçe açıklarının hızla artmaya devam etmesi. Sadece Avro Bölgesinde önümüzdeki iki yıl refinansman ihtiyacı 300 milyar avro ve çoğu hazine tahvili enflasyona endeksli. Yani enflasyonları düşmezse borç sarmalı (ve faizler) hızla artmaya devam edecek demek. 1970’lerin enflasyonist döneminden çıkış akademide farklı makalelere göre Volcker’ın şok faiz artışları ile değil, Meksika ve Kanada’daki petrol kuyularının devreye girmesi ile gerçekleşmiş.
2023 nasıl geçecek?
ABD ekonomisinin yaşadığı sorunlar ile Kongre demokratlara geçti. Fed faiz artışlarına rağmen enflasyon aynı hızda düşüş tepkisi vermiyor. ABD bütçe ve cari açığı hızla yükselmeye devam ediyor. Faiz artışlarının sonucu olarak resesyon gerçekleşmiş durumda. Faiz artışları hızla devam ederse bu stagflasyona veya İngiltere, İsviçre, Japonya’da yaşanan finansal krizleri bulaşma riski ile küresel krize doğru götürebilir. Nitekim çoğu faiz uyarısı da bu yüzden. En son politika faizinin ABD’de beşli seviyelere gelmesi sonrasında 2008 küresel krizi yaşanmıştı. Fed durgunluk veya farklı nedenlerle faizleri hızla yine sıfır seviyelerine doğru çekerse, bu sefer de enflasyon ve borsalar şişmeye devam edebilir ve enflasyon iyice kalıcı hale gelebilir. Yani aslında insanlığın finansal kaderi ABD’ye, karnının doyması ve soğuktan donmaması için Rusya’ya bağlı demek çok yanlış olmaz. Tabii çip yoksa araba yok kısmını da unutmamak lazım. Tayvan, Çin Denizi ve Pasifik ile İpek Yolu ve Arktik Denizi de bir başka boyut. Tedarik zinciri kırılmaları ve ticaret savaşları da önemli bir etken. Özetle, 2023 yılında dünyada her şey çok güzel olmayacak. Bu 1985-95 sonrası küreselleşme ile hız kazanan neoliberal politikaların çöküşünün bir sonucu.
Türkiye haliyle kendi bölgesel sorunları ile birlikte bu genel konjonktürden payına düşeni fazlası ile alıyor. Alman merkez bankasının son tartışma makalelerinden birinde, reel sektörü yüksek borçlu ve gelişmekte olan ekonomiler için makro ihtiyati tedbirler ve döviz kuru politikaları aşağı yönlü büyüme risklerini azaltır diyor. Kur korumalı mevduat ile birlikte sıkı kambiyo rejimi aslında böylesine bir dünya sürecinde özetle kaçınılmaz olanı. Ancak politika setinin alt bileşenlerinde revizyonlar gerekmiyor diye okunmamalı. Türkiye kendisi ile karşılaştırılan Finlandiya veya Norveç’in nüfuslarının yaklaşık 16 katı seviyesinde. Yani büyümesini her sene en az %5 seviyesinde tutmak zorunda. Bu yüzden bazı dönemlerde nominal büyümeyi öne almak zorunda kalabiliyor. Tabii zamanlama dünya ile olumsuz şekilde denk gelince, bu gelir seviyesi TÜİK’e göre son %20’lik dilimdeki nüfusun kabaca yarısına tekabül eden asgari ücret seviyesindeki hane halklarını, gelir dağılımı eşitsizliği ile birlikte dünyaya göre daha fazla mutsuz ediyor. Türkiye’nin dış ticaret ve cari açığında enerjinin payı çok büyük. Neredeyse dış ticaret açığının %85’i altın ve enerjiden kaynaklanıyor. Bu yüzden ihracata dayalı büyüme çok önemli. Keza içeride tasarrufları Türk Lirası cinsinden yapabilmek. Enflasyonun belki de bir kazanımı varsa bu, kur korumalı mevduat ile TL’ye dönüşün hızlanması ve borsaya yöneliş. Ancak dünyada sürdürülebilirlik kelimesinin önemi her geçen gün artıyor. Ve alışmak sevmekten daha zor geliyor.