Dünya Ozon Günü 35 yıldır kutlanılıyor

Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü’nün kabul edilmesiyle 16 Eylül 1987 tarihi bir dönüm noktası olmuştu. Bu sayede milyonlarca insan cilt kanseri ve katarakttan korundu. Yaşamsal ekosistemlerin varlıklarını sürdürmesi ve gelişmesi sağlandı.

16 Eylül 1987’de Kanada’nın Montreal kentinde bir araya gelen 24 ülke temsilcileri, ozon tabakasına tahribine son verme saatinin geldiğini dünyaya ilan etmişlerdi. Temsilciler, imzaladıkları “Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü” aracılığıyla, dünyayı ozon tabakasını tehdit eden maddelerden arındırmayı taahhüt ettiler.

 

BM Genel Kurulu, 1987’de Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü’nün imzalandığı gün olan 16 Eylül’ü 19 Aralık 1994’te, “Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü” ilan etti.

 

35 yıl önce Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü’nün kabul edilmesi, çevre tarihinde bir dönüm noktasıydı. Protokol, insanların bir araya gelip çevreyi korumak üzere birlikte çaba gösterdiklerinde küresel işbirliğiyle kazanılabilecek başarılarım simgesi oldu. Otuz beşinci yıldönümünde, dünya Montreal Protokolü’nün insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri olan ozon tabakasının incelmesinin nasıl sonlandırdığını bir kez daha anımsayacak. Dünyayı Montreal Protokolü çevresinde bir araya getiren, aerosol spreyleri ve soğutmada kullanılan yapay kimyasalların atmosferde bir delik oluşturduğunun anlaşılmasıydı.

 

16 Eylül 1987’de hükümetler, başta kloroflorokarbonlar (CFC’ler) ve halonlar olmak üzere ozon tabakasına zarar veren maddeleri denetlemek ve azaltmak üzere Montreal Protokolü’nü kabul ettiler. Protokol 1989’da yürürlüğe girdi. 2008 itibariyle, protokol dünyadaki her ülkece onaylanan ilk ve tek BM çevre anlaşması olmuştu. Ozon tabakasına zarar veren maddelerin yüzde 99’dan fazlasının sonunda aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasıyla ozon tabakası bugün kendisini onarmayı sürdürüyor.

 

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Ozon Sekreterliği İcra Sekreteri Meg Seki, 16 Eylül vesilesiyle “Montreal Protokolü’nün iklim değişikliği, doğa kaybı ve kirliliğin oluşturduğu üçlü gezegen krizi karşısında,  bu yıl Dünya Ozon Günü’nün 35. yıldönümünün teması olan küresel işbirliğinin gücüyle Dünyada yaşamın nasıl korunabileceğinin ortaya konulduğu en iyi çok taraflı işbirliği örneklerinden biri” olduğunu dile getirdi.

 

Ozon tabakası güneşten gelen zararlı ultraviyole ışınımlarının çoğunu süzdüğü için, bu eylem milyonlarca insanı cilt kanseri ve katarakttan korudu. Yaşamsal ekosistemlerin varlıklarını sürdürmesi ve gelişmesine imkan sağladı. İklim değişikliğini yavaşlattı: Ozon tabakasını incelten kimyasallar yasaklanmış olmasa, dünya 2100 yılına kadar tahminen 2.5°C’lik korkunç bir küresel sıcaklık artışına gidiyor olacaktı.

 

Yakın tarihli bir araştırma ayrıca, CFC’lere ilişkin Montreal Protokolü yasağı olmasa, bitkilerde, bitki örtüsünde ve toprakta -Dünya’nın karbon havuzunda- daha az karbonun emilip depolanacağını ve bunun da küresel ısınmada 0,5 – 1ºC ek artışa yol açabilecek olduğunu gösterdi.

 

Bununla birlikte, zararlı gazların iklime yönelik yıkıcı etkilerini önleme çalışmalar henüz sonuna gelmedi. Ocak 2019’da yürürlüğe giren Kigali Değişikliği uyarınca, ülkeler, buzdolapları ve klimalarda yasaklanmış olan ozon tabakasına zarar veren maddelerin yerini alan güçlü sera gazları hidroflorokarbonları (HFC’ler) aşamalı olarak azaltmayı taahhüt etti. Kigali Değişikliğiyle küresel uyum sağlanması halinde, yüzyıl sonuna kadar 0,4°C’ye kadar küresel varan sıcaklık artışı önlenebilir.

 

Dünya ısındıkça ve soğutma talebi arttıkça, geleceğin soğutma teknolojilerinin sürdürülebilirliğini sağlanması gerekiyor. Protokol ve Kigali Değişikliği, iklim dostu ve enerji verimliliğine sahip soğutma teknolojilerinin benimsenmesini teşvik ediyor. Bu, potansiyel olarak ek iklimsel ve değişik yararlar sağlayacak. Örneğin, soğuk hava zincirlerini daha sürdürülebilir ve kullanılabilir hale getirmek, gıda kaybı ve israfını ve karbon salımını daha da azaltırken gıda güvenliğini pekiştirecektir.