“Antakya zifiri karanlık ve toz bulutu içindeydi”

İstanbul Arel Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Dağcılık ve Kampçılık Kulübü Başkanı Yiğit Pulat, depremin hemen ardından bölgeye yardıma gidenlerden. Pulat bölgeye ilk ulaştığında zifiri karanlık ve toz bulutuyla karşılaştığını belirtirken özellikle kenar mahallelerdeki durumun vahim olacağını belirtiyor. Arel Medya olarak Pulat’a bölgeye dair gözlemlerini sorduk.

Depremi öğrendiğinizde tepkiniz ne oldu? Yardıma gitme kararını nasıl aldınız?

Depremi sabah uyandığımda saat 9 civarında öğrendim. Tüm gün haberleri izleyip mahvolup durdum. En sonunda akşam 22 sularında AFAD çağrısı ile ile daha fazla evimde oturmaya dayanamayıp evden çıkıp havalimanına gittim.

Yardıma gitme sürecinde karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Havalimanında 8 saat boyunca ayakta yüzlerce kişilik izdihamın içinde biletimizi anca alabildik. Bu uzun bekleyiş ve kalabalık çok yordu

Yardım için nereye gittiniz? Gittiğiniz yeri neye göre belirlediniz?

AFAD ekiplerinin o an için öncelikli çağrısı Hatay’a idi. Ancak Hatay havalimanı kapalı olduğundan dolayı uçaklar civar bölgelere gidiyordu. Bize de Şanlıurfa uçağı denk gelmişti. Urfa’da durum kontrol altındaydı. Bizler de Şanlıurfa Valiliği önüne toplanarak 40 kişiyi Hatay’a götürmesi için araç talep ettik ve 4 saatin sonunda araç tahsis edildi. Urfa’dan satın aldığımız bebek bezi, hijyenik ped, bisküvi, ekmek, simit, peçete, kafa lambası, toz maskesi, yağmurluk gibi yardım malzemelerini araçlara yükleyip yola çıktık. 11 koltuklu 2 araçla yolculuk yaptık. Yarımız oturarak, yarımız ayakta 8 saat boyunca koltukları dönüşümlü paylaşarak yolculuk ettik.

Gittiğiniz yerde ilk anda karşılaştığınız durum ne oldu, neleri gözlemlediniz?

Gece yarısı Hatay Antakya’ya vardık. Arabadan inip etrafa baktığımda korku filmlerinin içinde gibiydim, binaların içinden yardım bekleyen insanların sesi duyuluyordu. Deneyimsiz, ekipmansız sivil halk binalara kendi imkanlarıyla girip insanları çıkarmaya çalışıyordu. AFAD çöken enkazlara öncelikli veriyordu. Ama çökmemiş yarı çökmüş binaların içi de insan kaynıyordu, şehir zifiri karanlık ve toz bulutu içindeydi.

Hangi faaliyetlerde bulundunuz?

Elimizdeki yardımları sosyal medyadan, Whatsapp gruplarından sesini duyurabilen kişilere ulaşarak dağıttık. Daha sonra Jandarma Komutanlığı’na geçerek oradaki arama kurtarma ekiplerine yardımı sürdürdük.

Yardımlar yeterli miydi? Arama ve kurtarma çalışmaları ne zaman başladı?

Yardımlar çok ama çok yetersiz. Özellikle de ilk üç gün böyleydi. AFAD ekipleri önceliği enkaza veriyor, enkazdan enkaza yetişemiyorlar. Bir de enkaza dönmemiş yarı yıkık binalar var, içleri insan dolu, çıkamıyorlar dışarıya. Uğur Mumcu Caddesi üzerinde yürüdük, binalarda insan tespit etmeye çalıştık. Sadece o ana cadde üzerinde bile birçok insan sesi aldık binalardan. Arka sokakları, kenar mahalleleri tahmin bile edemiyorum. Yardım için erzak getiren tırların trafiği kilometrelerce sürüyor ancak tırları koordine eden yok, yardımı boşaltan, dağıtan yok, düzen koordinasyon yok. Ellerinde gönüllü insan gücünden iş makinelerine, operatörlerden alet edevata kadar her şey var ama yönetemiyorlar. Elektrik yok, su yok, iletişim çok kısıtlı, hiçbir işe yaramıyor. İndirilen birkaç yardım deposu gördüm, içlerinde insanlar yatıyor malzemelerin üstünde. Konaklamak için çadır yok, yardımlar düzenli dağıtılmıyor. İnsanlar girip dağıta dağıta bilinçsiz bir şekilde yağmalıyorlar, bir şey ararken başka birçok şeyi ayakları altında heba ediyorlar.

Bölge halkının ve depremzedelerin durumunu nasıl gözlemlediniz, oradaki psikoloji nasıl?

İnsanlar, battaniye ve yorgana sarılan sokaklarda ateş yakıp başında ısınmaya çalışıyor. Şehir soğuk, özellikle de geceleri çok zorlu geçiyor. Yardım belli ana bölgelerde toplanıyor ancak halkın bundan haberi yok. Belki şehrin yüzde 10’u bundan haberdar. Bilmeyene ise yardım ulaşmıyor. Yalnızca bizim gibi gönüllü gidip araçla, adres usulü, sesini duyurabilenlere yardım götüren kişiler sayesinde erzak alabiliyorlar.

Bölgede ne kadar kaldınız? Dönüş nasıl gerçekleşti? Son durumu ve gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Bölgede 2 gün geçirdik. Adana’ya sefer yapan belediye araçları mevcut, o şekilde Adana havaalanına ulaştık ve 3 saatin ardından İstanbul’a biletimizi alabildik. Hatay çok çaresiz bir şehir. Özellikle de Antakya bölgesinde bir tane bile sağlam bina kalmamış. Hepsi enkaz. Bilinçsiz, profesyonel olmayan kişilerin enkaz binalara girmesi çok yanlış bir hareket. Bunun her zaman bilincindeydim ancak Antakya’da tam olarak ihtiyaç bu. Kim nerden neyi kurtarabiliyorsa kurtarsın. Bu denli çaresizlik içinde ve ölüme terkedilmiş insanların başka türlü kurtulma şansları yok.