23 May Şifanın peşinde 50 yıl
Mustafa Memoğlu, çocukluğundan beri Fırtına Vadisi’nde kara kovan balı üreticiliği yapıyor. Ormanın derinliklerinde, dev gürgen ağaçlarına yerleştirdiği kara kovanlarda bir kültürü yaşatmaya çalışıyor.
Haber: Aykut Aykanat
Fotoğraf: Gökhan Değirmenci
“Dedemle ne ağaçlara tırmandık. Arılara yuva olsun diye bu ormanda kaç ağaca kara kovan bıraktım! Bana diyorlar ki 66 yaşına geldin ağacın tepesinde işin ne! Bunu bal için yapmıyoruz ki. Bu kültür.Fırtına’da yaşayan her çocuk, kız olsun erkek olsun bu işi bilmeli.”
Patika yoldan çıkıp, ayakta durmanın çok güç olduğu bir eğimde Orman Gülleri’ne (yerel ismi kumar) tutunarak tırmanıyoruz. Dağın yamacından zirveye olan bu tırmanış hiç kolay değil; çürümeye başlamış yaprakların zemini kayganlaştırması, sert dikenli bitkilerin sizi yara içinde bırakması… Diğer önemli bir sorun da her an ayıyla karşılaşma riski. Ama bu konuda çok da endişeli değiliz, Alman kurdu Ateş’e güveniyoruz. Ateş, Mustafa Abi’nin Fırtına Vadisi’ne bakan bu gür ormanda en yakın arkadaşı. Yarım saat sonra dev bir gürgen ağacının yanına varıyoruz. Başımızı kaldırdığımızda ağacın ortasındaki kara kovanı görüyoruz. İşte bu kara kovan ve onun içinde bal yapan arılar Mustafa Memoğlu için 50 yıldır azalmayan bir tutku… Ağaca iple tırmanırken bir taraftan da çocukluk günlerine dönüyor: “Dedemle ne ağaçlara tırmandık. Arılara yuva olsun diye bu ormanda kaç ağaca kara kovan bıraktım! Bana diyorlar ki 66 yaşına geldin ağacın tepesinde işin ne! Bunu bal için yapmıyoruz ki. Bu kültür. Fırtına’da yaşayan her çocuk, kız olsun erkek olsun bu işi bilmeli.” Konuşma kesiliyor. Mustafa Abi, ağaçta kara kovanın sabitlendiği yere varıyor. Elindeki körüğü ateşliyor ve kovanı tütsülemeye başlıyor. Kara kovanın kapağını açıyor, içeride tamamıyla arı tarafından yapılmış balmumlarını görüyoruz. Bu tütsüleme arıların sakinleşmesi için önemli ama işlevi sadece bu değil. İlkbahar ve sonbaharda arıların bakımı yapıldığı dönemde de kullanılıyor. Gürgen ağacının çürümüş yerleri kurutularak talaş haline getiriliyor. Bu talaşın yerel ismi ‘putri.’ Putrinin körüğün içinde yakılmasıyla oluşan dumanla kara kovan tütsüleniyor ve arılar çok tehlikeli parazitlerden korunuyor. Aynı zamanda kendir de kullanılıyor arıları bitlerden korumak için. Mustafa Abi ağaçta çok durmuyor. Bu yıl arılar çok bal yapamamış. Ama çok da umursamıyor bu durumu. O kovanını ev edinen arılara minnettar! Balın az olması onu çok da şaşırtmıyor. İklimin değişimi, bölgeye özel Kafkas cinsi arıların melez arılarla yer değiştirmesi ve 1960’lı yıllardan beri bölgeye, arılara musallat olan Varova paraziti… Eski yıllarda bir kara kovandan 60 kilo bal çıkması sıradanken şimdilerde bu olağanüstü karşılanıyor.
“Düşünün, bir ağacın dalında milyonlarca arı yuva aramaya çıkmış, kılavuz arılardan haber bekliyor. İşte bu karşılaşma o kadar heyecanlı ki! Hemen ağaca tırmanıp kraliçe arıyı alıp kovana yerleştiriyoruz. Eğer orayı yuva kabul ederse değmeyin keyfime…”
NEDEN KARA KOVAN BALI BU KADAR DEĞERLİ?
Kara kovan balının bu kadar değerli olmasının nedeni, ıhlamur ağacından yapılmış kovanlar içinde mumsuz, besin takviyesiz, tamamen arının kendi kendine bırakılmasıyla elde edilen bal olması. Oysa fenni arıcılıkta hem besin takviyesi yapılır hem de yapay balmumları konulur kovanın içine. İşte bu yüzden kara kovan balının balmumları ağızda erirken fenni arıcılıktaki bal mumları damağımıza yapışır. Mustafa Abi sepetindeki bal mumlarından bir parça verip bunu test etmemizi istiyor. Hakikaten de bal mumu ağzımızda eriyor. Geri dönüş yolunda bu işin en keyifli tarafının ne olduğu soruyoruz. Ona göre bir kültürün yaşıyor olması ve kuşaktan kuşağa aktarılması tarif edilemez bir mutluluk. Ama en çok doğal ortamda bulunan ve yuva arayan arı kolonilerini gördüğünde heyecanlanıyor: “Düşünün, bir ağacın dalında milyonlarca arı yuva aramaya çıkmış, kılavuz arılardan haber bekliyor. İşte bu karşılaşma o kadar heyecanlı ki! Hemen ağaca tırmanıp kraliçe arıyı alıp kovana yerleştiriyoruz. Eğer orayı yuva kabul ederse değmeyin keyfime…” Eğer siz de bu kültürün nasıl yaşadığını gör mek ve ritüellerini öğrenmek istiyorsanız Mustafa Abi’nin kapısını çalacaksınız.
GÜRGEN AĞACI ÇOK ÖNEMLİ
Kara kovanlar genelde ıhlamur ve kızılağaçtan yapılıyor. Kovanların gürgen ağacına bırakılmasının nedeni doğada kendi halinde yaşayan arı kolonilerinin bu ağacın gövdesindeki çürümüş dal kovuklarına yuva yapma eğilimi… Yaban hayatında yaşayan arıların kara kovanları yuva yapma ihtimali artsın diye kara kovanlar gürgen ağacına bırakılıyor. Arı yuva yaptıktan ve kovana alıştıktan sonra kara kovan, rüzgâr almayan, önü güneye bakan herhangi bir yere konumlandırılabiliyor.
2MM HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİYOR
Melez olmayan Kafkas arısının çiçeklerin özünü toplayan dil uzunluğu 6.6-7.25 mm arasında değişiyor. Oysa melez olan ve yaygın olan Kafkas arısının dil uzunluğu 5 mm… İşte bu fark kaliteli bal için çok önemli. Mustafa Memoğlu’na göre rakımı 1500’ün üzerinde olan bölgelerde hâlâ saf Kafkas arısı var ve bunlar dil uzunluklarından dolayı çiçeklerin ta dibindeki özü de toplayabiliyor. Diğer bir fark da saf ve melez olan arıların kat ettiği mesafe. Saf Kafkas arısı Doğu Karadeniz’in olumsuz hava şartlarında dahi kovandan 5-6 kilometre uzaklıktaki çiçeklere ulaşabiliyor. Kara kovan balı üreticiliği hem zahmetli oluşu hem de üretimi az yapılabildiğinden diğer bal üreticiliğine göre daha maliyetli olduğu için ülkemizde hemen hemen durma noktasına gelmiş. Kara kovan balı % 100 doğal bir bal. Özellikle tedavi edici ve bakterilere karşı koruyucu özelliği var. Kara kovan balı yanık tedavisinde, ülser, boğaz ve göz enfeksiyonlarının tedavisinde de çok etkili sonuçlar vermekte. Türkiye’nin birçok bölgesinde kara kovan bal üreticiliği yapılmakta. Doğu Karadeniz’in hem zengin bitki örtüsü hem de yüksek rakımlarda hâlâ saf Kafkas arısının varlığı burada üretilen balı daha da özel kılıyor.